Proxima yı anlatmak mı yoksa Proxima'nın hayatıma olan etkilerinden mi bahsetsem bu ilk blog yazısında bilemedim.
Bu sebeple Proxima Blog'un ilk yazısı tamamen doğaçlama olarak çıkmaktadır. Kusurum olursa affola. Öncelikle kendimden bahsetmem gerek sanırım.
Bendeniz Boran Kalay. Proxima Internet Teknolojilerinin sahibi. Bir kaç farklı girişimden sonra nihayet olgunluğa erişmiş bir firmaya sahip olan, sadece yapabileceği işleri alan girişimci, aktif, sosyal olarak etkin bir insanım.
Üniversite döneminde başlayan, sonrasında keyifle kalınan sektörde, her zaman için yenilikleri takip eden, bazen gereğinden fazla heyecanlı olan bendeniz, alışılagelmişlikten nefret ederim. Aynı sektörde yer aldığımız bir çok firmanın sürekli, daha kurumsal, daha gösterişli olma çabalarını asla anlayamadım. Ne büyük ofisler, ne yüzlerce çalışanın veremeyeceği, proje tamamlama heyecanına daha çok inandım.
Profesyonel işlerin daima amatör ruhla yapıldığına şahit olmuş bir insan olarak (ilerleyen zamanlarda özellikle nasıl en profesyonel spor organizasyonların gönüllüler sayesinde yapıldığını, insanlık yararına en değerli buluşların hep tavan aralarından çıktığını ispatlayan bizzat içinde bulunduğum anılarımı da burada paylaşacağım) Proxima Internet Teknolojilerinin ilk günkü amatör ruh ve açlıkla çalışmasını sağlamaya çalışıyorum.
Ne çalışanlarımız ne de iş ortaklarımız benden farklı düşünmüyor. Zaten iş ortaklarımızı da seçerken hep yüzyüze görüşmeler yapmış, ofisinden, mobilyasından, giyiminden çok teslim ettiği işlere, kalitesine ve bizim gibi gece yarısı telefonlarına ne kadar alışkın olduklarına bakarım.
Çünkü yaptığımız iş çok da akıllı işi değil. Daha doğrusu akıllı ve zeki olmak şartken yapılacak iş değil sevmeden. Düşünsenize tüm hayatınız 20-25 inch monitörlerden oluşuyor. İllaki bir akrabanızın tanıdğınızın bilgisayar ile ilgili sorunu oluyor, ve hep sizden daha ucuza daha fazlasını yapacağını vaadeden freelancerlar veya firmalar çıkıyor. Sektör kenetlenmiş olmak yerine birbirinin kuyusunu kazar durumda çalışmaya devam ediyor. Bir meslek birliği bile yok, varsa bile haberimiz yok ki buradan ne kadar aktif oldukları anlaşılabilir. (Bu söylemimden rahatsız olacaklar için peşinen söylüyorum dava açmadan bir telefon açın hatamız varsa biz kabul edelim, sizin hatalı olduğunuz kısımları aktaralım ki sektörümüz kazansın. Amacımız üzüm yemek. Bağcı bizden güçlü hatırlatırım)
Özellikle teknomarketlerin acımasız reklam kampanyaları ile oluşturulan "en ucuz biziz" algısı sektörün bir çok noktasına 2000li yılların ortalarında keskin bir darbe vurdu. Daha yeni yeni hem müşteriler hemde ürün sağlayan toptancılar işin öyle olmadığını tekno marketlerin sadece al-sat yaptığını satış sonrası destek için bizim gibi firmaların ayakta kalması gerektiğini farkettiler. Tabi bu arada bir çok firma da tarihin tozlu raflarında yerini aldı. Neyse bu başka bir güncenin konusu olsun.
Ne diyorduk, evet, amatör ruhla yapılan tüm işlerin başarısı ortada. Senelerce ofisi olan, ofisin dizaynına, mobilyasına para harcamış bir firma sahibi olarak belirtmek istiyorum ki ofisimize müşterilerimiz neredeyse hiç uğramadılar. Uğrayanda teşekkür için uğradı. Onun dışında arkadaş çevremiz ofisimize gelerek çay/kahve/kola/soda içtiler, muhabbet ettik gittiler. Baktık biz işlerimizi yaparken normal mesai saatleri yetmiyor veya havanın karardığının bile farkına varmıyoruz yada elimizde ki iş bitmeden masadan kalkmak istemiyoruz. İşte bu sebeple amatör ruhumuzu koruyalım, yaptığımız iş daha profesyonel olsun diye tüm çalışanları evine yolladık. Ofis ortamında 5 günde biten iş ev ortamında 2 gün içinde teslim edilir oldu. Daha düzgün daha hatasız kodlar, daha akıcı tasarımlar, daha yaratıcı fikirler üretmeye ve müşterilerimizi daha çok memnun etmeye başladık. 2010 yılında bunu daha da işleyerek tamamen ev-ofis yapısına döndük. Bugüne kadar da bir müşterimiz aradık ulaşamadık, işimiz olmadı demedi.
Sanırım bizim sektörün en önemli özelliği bu. Müşterimizin talebi, işinin zamanında, sorunsuz ve verimli bir şekilde teslimi. İşin nasıl yapıldığı ile değil sonucu ile ilgili olmak da en doğal hakları. Başlarda biraz çekincelerimiz de olsa düzenimiz oldukça iyi olsa gerek ki 4 seneyi geçen bir süredir bu şekilde çalışan Proxima Internet Teknolojileri hayatımın her anında benimle oldu.
Firmanın herhangi bir döneminde satış elemanımız olmadı. Hep referanslarla ilerledik. Ne mutlu ki bize yetişemeyeceğimiz iş yoğunluğumuz hala devam ediyor. Ancak müşterilerimizin daha doğrusu hizmet verdiğimiz çözüm ortaklarımızın bize yaptın kendine de yap, neden web sayfanız yok gibi serzenişlerinden yorulduk ki bir web sitesi yaptık. Bugüne kadar neden yoktu derseniz, otomasyon sitemiz vardı biliyorsunuz yetiyordu. Zaten bizim amacımız hiç bir zaman web sitesi üzerinden müşteri bulmak değildi hala da değil. Sadece (o kadar iş yoğunluğunda, kendi sitemizi yapmak için için fırsat bulamadık gibi klişe bir sözün arkasına sığınmayacağım) biz, bize ait web sitesinin kusursuz olması gerektiğine inandık. En iyisini yapalım, aman tasarımı süper olsun, aman kodlaması muhteşem olsun, şu SEO da inanılmaz olsun falan derken baktık ki biz karar verip uygulayana kadar zaman geçiyor yazdığımız o muhteşem kod demode, inanılmaz SEO atıl, süper tasarım ise emekliye ayrılmış oluyor.
Kapadık gözümüzü önemli olan içeriği dedik ve zaten bizi tanıyanların girip bakacağı sitemizi hayata geçirdik. Bu blog kısmınıda eklememizin sebebi, sitemizi güncel tutmak, sadece referansları ile yenilenen bir site olmasından çok bilginin paylaşıldığı bir yapıya kavuşturmaktır.
Bu blog alanında hayata dair , teknolojiye dair, karşılaştığımız komik hikayelere, çözüm yollarına, bilgisayar kurmaktan DNS değiştirmeye, kadar birçok konuda paylaşım bulacaksınız. Yeri gelecek Ankara da gezilecek en güzel yerlerin gurmeliği, yeri gelecek otomobil sporları ile ilgili bilmişlikler ve şu an aklıma gelmeyen bir çok konuda bir çok anıya şahit olacaksınız. Proxima sizinle daha çok şey öğreniyor her sektörden bir bilgi kapıyor ve bunları ortak bir havuzda yine sizin yararınıza sentezleyerek kullanıyor. İşte bu blog tam da bu hikayeleri anlatıyor olacak.
Sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim
Boran Kalay